GAF'MAN KEMAL

Gaflarının ardı arkası kesilmeyen Kemal Kılıçdaroğlu'nun unutulmayan gafları burada...

Ne bir eksik, ne bir fazla; Mustafa SARIGÜL

Mustafa Sarıgül'ün keleminden değil, bu sefer bizim gözümüzden Mustafa Sarıgül; Beni de dinle'de...

Seçimler, seçim hileleri ve diğer şehir efsaneleri

Seçimler,anketler, seçim hileleri, partilerin seçimden beklentileri, seçim çalışmaları ve diğer şehir efsaneleri. YAKINDA BURADA...

Berkin Elvan'la ilgili internetteki herşey...

Berkin Elvan ile ilgili internette yayınlanan tüm yayınları biraraya getirdik, içlerinden ilginç olanları veya gözden kaçanları sizler için seçtik... ÇOK YAKINDA BURADA...

Şanlı Türk Basını

Şanlı Türk Basınımızın gözden kaçmayan...

26 Nisan 2014 Cumartesi

23 Nisan'ı Berkin Elvan'a adadı...

CHP Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı Berkin Elvan'ın anısına adadı.


25 Nisan 2014 Cuma

Artık, birisinin bu adama bu ülkede bazı şeyleri yapamayacağını öğretmesi gerek

Milliyet'te yer alan habere göre, şike davası kapsamında cezası kesinleşen Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım arkadaşlarıyla Etiler Nusret'teydi. Mekandan gece yarısından sonra ayrılan Yıldırım'ın patlayan flaşlarla birlikte keyfi de kaçtı.


Erdoğan isterse; sıkarsın !

Başbakan Erdoğan ile Kılıçdaroğlu Anayasa Mahkemesi'nin 52. yılı töreninde el sıkıştı. 

Seçim dönemi Cemaat'le işbirliği yapan CHP ile AK Parti arasındaki yarış meydanlara da yansımış, liderler birbirlerine ağır hakaretlerde bulunmuştu. MEYDANLARDA AĞIR SÖZLER SÖYLEMİŞLERDİ


Sol adına söylenen yalanlardan bıktım

İstanbul'un başka neresinde, ne var; göstericiler ne yapıyor ve polis ne yapıyor; kendi gözlerimle görmedikçe bilmiyorum. Evde kapalıyız. Valikonağı caddesine yukarıdan, kuş bakışı bakıyoruz. Valikonağı'nın,
Nişantaşı kavşağından başlayarak aşağıya, Ihlamur inişine doğru uzanan yaklaşık 200 metrelik kesimi ve yan sokakları üzerinde, saat kabaca 17-20 arasındaki bütün olaylar gözümüzün önünde, ayaklarımızın altında cereyan etti. Ben sadece iki üç saat boyunca burada gördüklerimi
yazıyorum.



21 Nisan 2014 Pazartesi

Sarıgül mahkemede de kaybetti

Seçimlerden yenilgiyle çıkan Sarıgül’e bir kötü haber de mahkemeden geldi. Malvarlığına tedbir konulan Sarıgül’ün itirazı hem mahkeme hem de üst mahkeme tarafından reddedildi.

18 Nisan 2014 Cuma

Gezicilerden hangileri burada oturuyor?

Takvim Gazetesi 18.Nisan.2014 tarihli sayısında;
"-Gezi Parkı'ndaki ağaçlar için günlerce eylem yapan ünlü işadamları ve sanatçılardan birçoğunun burada oturduğu ortaya çıktı... -" 
diyor.
Merak ediyoruz.
Burada kimler oturuyor?


17 Nisan 2014 Perşembe

GAF'MAN KEMAL - 62

30 Mart’ta seçimlerinde umduğunu bulamayan CHP Genel Başkanı gaflarına kaldığı yerden hızla devam ediyor...

Kılıçdaroğlu'ndan akıl almaz Twitter gafı!

Başbakan Erdoğan'ın Twitter'ın vergi kaçakçısı olduğuna dair sözlerini eleştiren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Maliye'ye Türkiye'de temsilciliği olmayan Twitter'a vergi incelemesi yapılması için yol gösterdi: "Eğer vergi kaçakçısı ise gönderirsin vergi müfettişlerini incelerler raporunu yazarlar."



Yeğen Kılıçdaroğlu'ndan çirkin sözler

26 Haziran 2013 Çarşamba 08:05
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun yeğeni Atilla Kılıçdaroğlu, twitter sayfasından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a 'Ampül kafalı' dedi. Atakum Belediyesinde çalışan yeğen Kılıçdaroğlu, tiwitter sayfasından 'Tayyib dinliyorum gözlerim kapalı yine saçmalıyor ampül kafalı!:)))' tweti attı.



11 Nisan 2014 Cuma

Şişli‘'de Sarıgül hanedanlığı

11 Nisan 2014 07:53 Şişli'yi alan CHP'li Hayri İnönü, görev paylaşımı yaptı ve Sarıgül'ün oğlu Emir'e belediyenin en yüksek bütçeli müdürlüklerini verdi. Böylece Sarıgül'ün oğlu üzerinden Şişli'yi yöneteceği iddiası doğrulandı.


Amaç neymiş ortaya çıktı.

Tape hesaplarının izlenme infografiği 30 Mart yerel seçimleri öncesi AK Parti'yi yıpratma operasyonu başlatan paralel yapı sessizliğe büründü.

YENİSAFAK.COM.TR | 10 NİSAN 2014, 13:30


10 Nisan 2014 Perşembe

Tatmin olmak istiyorsa bilek güreşi yapalım...

Melih Gökçek'ten Mansur Yavaş'a itiraz için adres önerisi Beyaz Tv ekranlarında yayınlanan Moderatör programına konuk olan Gökçek, Mansur Yavaş ve CHP ile dalga geçti. 


09.04.2014 - 19:09
Yüksek Seçim Kurulu, CHP'nin Ankara seçimleri ile ilgili yaptığı itirazı reddetti. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek canlı yayında YSK'dan CHP'ye çıkan ret kararını değerlendirdi.

9 Nisan 2014 Çarşamba

8. yıldönümüne birkaç gün kala 367 krizi ve 27 Nisan e-muhtırası...

7. Yıldönümünde E- Muhtıra Ve 28 Nisan Duruşu
Ulusların tarihlerinde kırılma noktaları vardır. Türkiye gibi ülkelerde bu tür kırılmalar sert, toplumsal çalkantılar sancılı, dönüşümler keskindir. Selçuklu döneminde ikta sisteminden, Osmanlı da tımar sistemine kadar geçmiş Türk devletlerinin siyasi, ekonomik ve sosyal yapılarının ekseriyetle askeri yapıya dayanması Cumhuriyet Türkiye’sinin sahip olduğu genetik kodları göstermesi bakımından önemli bir parametredir.
27.04.2013



Ulusların tarihlerinde kırılma noktaları vardır. Türkiye gibi ülkelerde bu tür kırılmalar sert, toplumsal çalkantılar sancılı, dönüşümler keskindir. Selçuklu döneminde ikta sisteminden, Osmanlı da tımar sistemine kadar geçmiş Türk devletlerinin siyasi, ekonomik ve sosyal yapılarının ekseriyetle askeri yapıya dayanması Cumhuriyet Türkiye’sinin sahip olduğu genetik kodları göstermesi bakımından önemli bir parametredir. Türkiye, 1945’ten sonra çok partili hayata geçiş yapmasına rağmen her 10 senede bir millet iradesine dayanan demokratik düzen askeri müdahalelerle kesintiye uğramış, demokrasi ters şeride sokularak keskin virajlarda sürekli hız kaybeden bir Türkiye paradigması doğmuştur. Bu paradigmadaki önemli kırılmalardan biri de 11.Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde Genelkurmay’ın yayınladığı 27 Nisan 2007 e–muhtırasıdır.

Cumhurbaşkanlığı Seçim Süreci

Muhtıraya giden süreç Cumhurbaşkanlığı seçim maratonu ile başlamış rejimin tehlikede olduğu argümanı ortaya atılarak Cumhurbaşkanlığı seçimi sekteye uğratılmıştır.10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in görev süresi, 16.5.2007 tarihinde dolmuşsa da, bu tarihe kadar 11. Cumhurbaşkanı seçimleri tamamlanamamıştır. Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun 367 krizi olarak adlandırılan fitili ateşlemesiyle süreç tıkanmış, Meclis iradesi hukuksal algoritma ile tepetaklak edilmiştir.

Sabih Kanadoğlu 26 Aralık 2006’da Cumhuriyet gazetesinde  “AKP Tek Başına Seçemez” başlıklı yazısı ile meclisin cumhurbaşkanlığı seçimi için AK Parti milletvekili sayısı olan 354’ün yetersiz olduğu savını ortaya atmıştır. Buna göre;‘‘ anayasanın 102. maddesi uyarınca, “cumhurbaşkanı TBMM üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile ve gizli oyla seçilecektir. En az üçer gün ara ile yapılacak oylamaların ilk ikisinde üye tamsayısının üçte iki çoğunluk oyu sağlanamazsa, üçüncü oylamaya geçilecektir. Aksi bir durum da siyasal iktidar her şeye rağmen TBMM'deki çoğunluğuna dayanarak, ilk oylamada 367'nin üzerinde katılım olmamasına rağmen, üçte iki çoğunluğu sağlanamadığından bahisle, önce aynı biçimde ikinci oylamayı gerçekleştirir ve izleyen üçüncü oylamada salt çoğunluğun sağlandığını ileri sürerek cumhurbaşkanının seçildiğini kabul ve ilan ederse anayasaya aykırı biçimde yapılan böyle bir seçimin iptalinin zorunlu olduğu” iddiasını gündeme atmıştır.

Böylece Türkiye 1980’lerin atmosferine geri dönmüştür. 12 Eylül darbesinin tomografi görüntüleri olan bu acı süreçte altı ay süren nafile turlardan sonra Korutürk'ten boşalacak Cumhurbaşkanlığı koltuğuna parlamento cumhurbaşkanını seçememiş, darbe ile sonlanan bu acı süreç 1982 Anayasası ile (darbe anayasası) çözüm bulmuştur. Böylece 102. maddedeki 'üçte iki çoğunluk' koşulu, üçüncü turda 'salt çoğunluk' olarak düzenlenmiştir. Dördüncü turda ise TBMM'nin feshedilmesi yolu açılmıştır.

1989'da Özal, 1993'te Demirel, 2000'de Sezer, 1982 Anayasası'na göre seçildiler. Turgut Özal'ın seçiminde o zamanki SHP grubu, oylamaya katılmamıştı. Ancak Anayasa Mahkemesi'ne itiraz edilmemişti. Demirel ve Sezer de ise zaten katılım sorunu yaşanmadığı için 367 tartışması olmamıştır.

2007'de ise henüz seçime geçilmeden 367 krizi çıktı. 10 Nisan 2007 tarihinde Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu itiraz dilekçelerini kabul edileceği beyanı ile süreci resmen krizinin pençesine atmıştır. Bunun önüne geçmek isteyen hükümet ise krizinin aşılması için Mecliste milletvekili olan partiler arasında diyalog turlarına başlamış ancak olumlu bir sonuç alamamıştır.

Ülke siyaseti tamamen Cumhurbaşkanlığı sürecine kitlenmiş iken Türkiye Zirve Katliamı ile sarsılıyordu. Siyaset Bilimci Seymour Martin Lipset ‘aşağı sınıfların faşizmi’ diye nitelendirdiği sorunların tehlike olarak algılandığı ve sürekli tehdit içerisinde bulunduğu sanrısı ile siyasi ve politik şiddete neden olabilecek eylemlere zemin hazırlayacağı tezi;  18 Nisan 2007 tarihinde Malatya’da İncil basımı yapan Zirve Yayınevinde çalışan Alman uyruklu Tilman Ekkehart Keşke, Necati Aydın ve Uğur Yüksel’in boğazlarını kesilerek öldürülmesi ile bir kez daha vücut buluyordu. Anadolu’nun sosyal dokusunu zedeleyici bu tür vahşetler ile ülke politikalarına yön verme gayretinde olan derin ve karanlık güçler tekrar sahneye konuluyordu. Türkiye, 23 Nisan 2007 Ulusal Egemenlik Bayramı'na vesayet savunucularının ve cuntacılarınbaskısı altında giriyordu. O gün futbol sahalarında üst üste dengede durarak cumhuriyet kazanımlarının ne denli sarsılmaz olduğunu gösterme çabasındaki ilkokul ve ortaokul çocuklarının yanı sıra bu kuleden daha hassas dengede durması gereken bir siyasetçi daha vardı: Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan. Cumhurbaşkanı adayının kim olacağı en geç 25 Nisan akşamına kadar açıklanmalıydı. Cumhurbaşkanı adaylık sürecindeki TBMM, darbe ve muhtıralardan yorgun her on senede bir kesintiye uğramış başarısız bir parlamenter rejim, dünya demokrasisine göre genç ama Türkiye demokrasisine göre epeyce yaşlanmış bir halde 88. yaşına giriyordu.

24 Nisan 2007’de tüm itirazlara rağmen iktidar partisi kendi adayını ilan etti. Böylece meclis ve demokrasi tarihinin de en sancılı sürecine girilmiş oldu. 367 krizi ile demokrasiye kürtaj yapmak isteyen cerrahların başında dönemin CHP Genel Başkanı ve ana muhalefet lideri Deniz Baykal geliyordu. Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde oylamada meclis genel kuruluna girmeme kararı alarak süreci işleten iktidar partisiyle tüm diyalog yollarını kapattı. Artık köşk savaşı kızışmıştı. Kendilerini rejimin muhafızı gören kesimin çabaları ile ülke saflara bölünmüş ideolojik kaygılar ile “son kale ” tabir ettikleri “Çankaya’’nın elden gitmemesi için çeşitli STK’lar, basın ve muhalif kesim ile hukuksal ve psikolojik bir harp yürütülmüştür. Bu kriz kendi güç odaklarını kaybetmeme uğruna yaratılmış ve meşruiyet kazandırması için 367 sayısını ortaya atmış kesimler tarafından yönetilmiş ve oynanmıştır. Bu oyunun figüranları ise hiç de şaşırtıcı olmayan ve kendisini ilerice diye tarif eden çevrelerden seçilmiştir.

Abdullah Gül’ün adaylığının açıklamasından sonra ise siyasi linç kampanyası başlatılmıştır. Özellikle ailesiyle ilgili birçok karalama kampanyasına girilmiştir. Avrupa insan hakları sözleşmesinden ve sözleşme kararını hukuk tekniğinde anayasa hükümlerinin üstünde telakki edilmesinin hikmeti ve şikâyet mekanizmasından bihaber çevreler Hayrunnisa Gül’ü hedef alarak “ülkesini AİHM ye şikâyet eden first lady olur mu?” denilerek ortaya trajikomik bir argüman atmışlardır. Tüm bu yaşananların gölgesinde 27 Nisan cumhurbaşkanlığı 1. tur oylamasına gidilmiştir.

CHP 367 sayısına ulaşılamaması halinde kendinden beklenmeyecek bir hızla Anaysa Mahkemesi’ne sunulmak üzere itiraz dilekçesini hazırlamış, DYP ve Anavatan parti liderleri Mehmet Ağar ve Erkan Mumcu erken seçime gidilmez ise cumhurbaşkanlığı birinci tur oylamasına katıl(a)mama kararı almıştır. SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın ise kesinlikle oylamaya katılmayacağını ifade etmiştir. Halkın Yükseliş Partisi Genel Başkanı Yaşar Nuri Öztürk Gül’e destek vermeyeceğini açıklamıştır. Genç Parti Genel Başkanı Cem Uzan, Cumhurbaşkanlığı seçim turunda Abdullah Gül ile görüşmeme kararı almıştır. İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ise Kızılay’da düzenlediği eylemde Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olmamasına ve Ahmet Necdet Sezer’in hükümeti istifaya çağırması istemiyle sokakta bildiri dağıtmıştır. DSP lideri Zeki Sezer ise Gül’ün adaylığını laikliğe karşı özde ve sözde tehlike olarak değerlendirdiğine yönelik basın açıklamasında bulunarak Genelkurmay başkanına gönderme yapmıştır. Tüm bunların yanında İzmir barosu düzenlediği basın toplantısında Gül’ün adaylığına karşı olduklarını kamuoyuna deklare etmiştir.

2007 cumhurbaşkanlığı seçim süreci ülkede istikrar sürecini ve siyasal atmosferi yerle bir etmiş, siyasi partiler başta olmak üzere STK ve basın seçim sürecini hükümeti tasfiye programına çevirmiş, seçimle 2/3 çoğunluğa sahip iktidar partisi 80 yıldır sözde demokrasi ile yönetilen bir ülkede güya özde demokrasi isteyen odaklar tarafından bir kaos ortamına sürükletilmek istenmiştir. Bu yangından en çok Türkiye’nin zarar göreceğini umursamayanlar; mitinglerde ‘ordu göreve’ pankartları açmış, TSK ile gizli bir flört peşinde koşanlar demokratik yollar ile söz sahibi olamayacakları ülke siyasetinde silahların gölgesine sığınmışlardır. Her defasında dönemin kuvvet komutanlarına göz kırparak 80 sene önce doğmuş cumhuriyet ile ordunun/Kemalist çıkarcı grupları ile zaten beşik kertmesi olduğunu ve artık resmi nikâhın geldiğinden dem vuranlar bir ülkenin geleceğinden mesuliyet duymadan kendilerine biçilen kaftanın pırıltıları altında düğün hazırlıklarına da başlamışlardı.

Ordu içerisindeki cuntacı kesim bu aşka tarafsız kalamazdı. 12 Nisan’da birçok köşe yazarının katıldığı basın bilgilendirme toplantısı ile TSK nasıl bir cumhurbaşkanı istediğinin ana hatlarını zaten çizmişti. Rejim ve vesayetten yana tavır koyan kesim cumhurbaşkanlığı süreci boyunca ordu ile karşılıklı birbirlerine kur yapmalarından dolayı ülkede toplumsal ve siyasal dokuyu zedeleyecek tutumlar sergilenmiştir. Mitingler tertiplemiş, hukuksal dalavereler çevrilmiş, medya baskısı, meclisi tıkama gibi hiçbir yol başarıya ulaşamamış tüm gözler son çare gördükleri orduya çevrilmişti. Artık bu ilişkinin adını koymalıydılar. 27 Nisan 2007 gecesi TSK’nın kurumsal internet sitesinde yayınlanan sonradan dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın bizzat kendisi tarafından yazıldığını açıkladığı bildiri ile bu ilişkinin adı koyuldu: e-muhtıra.(1) 

27 Nisan E-Muhtırası

Gece yarısı internet sitelerinde yayınlanan bu muhtıra içeriği, üslubu ve zamanlaması ile büyük tartışmalara neden olmuştur. Tek başına iktidar dönemi ile ülkede sağlanan istikrara ve demokrasiye bir parantez açılmış ve bu parantezin içi gece yarısı muhtırası, darbe şakşakçıların çığırtkanlıkları, vesayet goygoycularının yazıları ile bir anda dolmaya başlamıştır. Orduyu hava yastığı olarak gören kesimler rahat bir nefes almıştı. Aslında ülke karakteristiği bakımından pek şaşırtıcı olmasa gerek. 36 Osmanlı padişahının 14’ünün darbe ile devrildiği 600 yıllık bir tarihten her 10 senede bir demokrasiye balans ayarı çekilen Cumhuriyet tarihine değin 27 Nisan gecesi yayınlanmış muhtırayı da bu kültürün uzantısı olarak görmemiz mümkün. Metinde yer alan, “TSK tartışmalara taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur. TSK bu niteliklerin korunması için kendisine kanunlarla verilmiş görevleri eksiksiz yerine getirmek konusunda sarsılmaz kararlığını muhafaza etmektedir” ifadeleri ile hükümete “ayağını denk al denilmiş” ve Anayasa Mahkemesi’nin vereceği hukuki karara askerin gölgesi düşmüştür.

27 Nisan bildirisinin içeriği ve zamanlaması bu bildiri muhtıraya dönüştürmüştür. Laikliğin zedelendiğine dair açıklamaların nedeni sıralanıyor. Şanlıurfa, Mardin, Diyarbakır ve Denizli de kutlanan Kutlu Doğum etkinlikleri ise irtica olarak tanımlanıyordu. Bildiri belli ki toplumsal yapıdan bihaber bir şekilde kaleme alınmış dini ve örfi değerler bir tehdit olarak algılanmıştır. Buna üslupta dahi bir örnek vermek gerekirse büyük harfle başlaması gereken Kur’an küçük harfle yazılmış, İslam dini gereği örtünme çağdışı tanımı ile ifade edilmiş ve bariz bir irtica tehditlinden bahsedilmiştir. Ne ironiktir ki bu millet ordusunu ‘peygamber ocağı’ olarak içselleştirmiş, bu nazar ile kalbine nakşetmiştir. Velev ki ordu bir takım nedenler ile ayar verme maksadı güdüp kılıcını çekiyorsa, o kılıca bu sertliği veren çeliğin de ayarının bozulmamasına dikkat etmelidir. Ve bu çelik İstiklal Marşı’nda Mehmet Akif Ersoy’un “benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var” dizesinden başka bir şey değildir. Kendilerine başka marşlar ile farklı bilinçler uyandırmak isteyenler tarihin her döneminde olduğu gibi bu dönemde de biletlerini en ön sıradan almışlardır. Muhtıranın ertesi gününde kendisini 21.yy pretoryenleri(2)olarak gören komutanlar ne yazık ki ayakta alkışlanmışlardır.

28 Nisan Duruşu

Tüm bu yaşananlar karşısında hükümet kanadının tepkisi Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük demokratik atılımı ve vesayetin kırılma noktasıdır.12 Mart 1971 muhtırası akabinde Süleyman Demirel’in siyaset sahnesinden hızla çekilmesine tanık olan, 28 Şubat 1997 muhtırasında ise MGK krizi’ni yaşamış bir siyasi geçmişe sahip Türkiye’de tüm tabuları yıkan bir bildiri 28 Nisan 2007’de hükümet sözcüsü Cemil Çiçek tarafından okunmuş ve adeta bir demokrasi manifestosu verilmiştir. Cemil Çiçek TSK’yı anayasa ve hukuk devleti sınırları içerisinde durması yönünde uyarırken, bir siyasi parti Türkiye de ilk kez halk iradesini bu derece güçlü bir şekilde yansıtmıştır. 27 Nisan gecesi açılan parantez; 28 Nisan günü hükümetin karşı bildirisi ile kapanmış askerin yarattığı korku düzeni yıkılarak yerine özgüven sahibi ve demokrasiye liyakatini ispatlamış tarihi duruşu ile Türkiye’de yeni bir çığır açmış hükümetin dirayeti gelmiştir.

Böylece demokrasi yıllardır zincire bağlı kapalı tutulduğu mahzenden gün yüzüne çıkarılmıştır. Bu mahzenin kapısı bildirinin yayınlandığı gece olağanüstü olarak toplanan hükümet tarafı tarafından açılıyordu. Başbakanın talimatı ile Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, MEB Bakanı Hüseyin Çelik, Devlet Bakanı Ali Babacan, Adana milletvekili Ömer Çelik tarafından karşı bildiri hazırlanmış, aynı gece Başbakan hem Genelkurmay Başkanı hem de Cumhurbaşkanına ulaşmak istemiş ancak başarılı olamamıştır. Bu dönem zarfında eski darbeci Kenan Evren ‘‘asker görevini yerine getirmiştir’’ diyerek muhtıraya selam çakarken Deniz Baykal’ın Anayasa Mahkemesi’ne ithafen “367 gereksiz derseniz ülke de çatışma çıkar” sözleri ile ana muhalefet değil ana kaos partisi lideri olma misyonunu tamamlıyordu. Muhtıranın altını halk desteği ile doldurmak isteyen kesim çeşitli STK’ların öncülüğünde başlatmış oldukları Cumhuriyet mitinglerinin en çok yankı uyandıranlarından birini 29 Nisan 2007 Çağlayan’da düzenledi. Dünyada haftanın en önemli olayları arasında giren mitinge emniyet verilerine göre 583 bin kişi katılmış ve hükümete erken seçim çağrısı yapılmıştır. ADD ve ÇYDD öncülüğünde düzenlenen mitingde CHP çatısı altında birleşme çağrısı da yapılmış olup konuşmada ADD Başkanı Nur Serter, muhtıradan dolayı TSK’ya şükranlarını sunmuştur(!)

1 Mayıs 2007’de ise ülkenin kaderi tümden değişti. Anayasa Mahkemesi 27 Nisan’da yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimi 1.tur oylamasını 367 yeter kararı olmadığından dolayı iptal etti. Bu karara ise Haşim Kılıç ve Sacit Adalı muhalefet şerhi koydu. Halk iktidarının yargı iktidarına (juristocracy) dönüştürülmesi ile Cumhurbaşkanlığı süreci bloke edilmiştir. Nitekim bu karar bir dahaki seçimlere de emsal teşkil edecektir. Bürokratik oligarşi 11 kişi içerisinde 9/2 demokrasinin mağlup olması ile can bulmuştur. Askıya alınan Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin bu blokajdan kurtulmasının tek yolu erken seçimdi. Başbakan Erdoğan aynı günün akşam saatlerinde parti MYK’sını toplayarak 2 saatlik bir toplantının ardından malumun ilanında bulundu. TBMM’ye seçimlerin öne çekilmesine yönelik başvuru yapılacağını, tıkanan sürecin çözümün tekrar millete dönüş olduğunu belirtti. Böylece iktidar partisi erken seçim için düğmeye basmış oldu. YSK en erken seçim tarihinin 22 Temmuz 2007 olacağı yönünde seçim takvimini hazırlamasıyla ülkenin de seçim maratonu başlamıştır.

3 Mayıs 2007 tarihli Hürriyet Gazetesi köşe yazısında Bekir Coşkun seçimlere nazire yaparak AK Parti’nin seçmen kitlesinin tarifini yapıyordu: “göbeğini kaşıyan adam”.  Halkı gündemi sadece televizyonlardan izleyip, kitap okumadan boş bir hayat yaşıyor diye betimleyen bu aşağılayıcı lakap, 22 Temmuz seçimlerine giderken cuntacıların siyasi ibresini gösteriyordu.

Sonuç

Göbeğini kaşıyan adam(!) sandıkların başına geçtiğinde Bekir Coşkun’u şaşırtmadı. AK Parti %46.58 ile sandıklardan tek başına iktidar olarak çıkıyordu. Muhalif kesimin toplam oy oranı dahi (CHP + DSP + İP +EMEP +TKP +ÖDP +Ufuk Uras)  %21.98 de kalıyordu. Halk Cumhurbaşkanlığı sürecinde yaşananların tahlilini sandıklarda yapmış demokrasiden yana tavır koymuştur. Darbe ve cuntacıların hukuk rezaletinin kod numarası 367’nin karekökünü, halk 22 Temmuz 2007 seçimlerinde yüzde 22 olarak aldı. Böylece millet Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olması yönündeki mesajını gayet net bir şekilde vermiştir. AK Parti 28 Nisan duruşunun karşılığında 22 Temmuz seçimlerinde tek başına iktidar olarak demokrasi tarafından taçlandırılıyor, gelen karanlık mesajlar doğrultusunda değil halkın tercihi yönünde kararlarını sabit kılıyordu. Asıl mesaj şimdi alınmıştı. Halk tepede ‘dindar bir cumhurbaşkanı’ görmek istiyordu.(3)Abdullah Gül 28 Ağustos 2007 tarihinde yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminin üçüncü turunda 339 oy alarak Türkiye Cumhuriyetinin 11. Cumhurbaşkanı seçildi. Böylece Nisan 2007'de başlayan süreç Ağustos’ta son bulmuştur.

Demokrasinin ve hangi hükümet olursa olsun halk iktidarının boğazında bir bıçak gibi duran rejimin elit gözüken fakat aslında karanlık güç odaklarının cuntadan medet umduğu bir anti demokrat yapı seçimlerden sonra da varlığını sürdürdü. Ta ki Türkiye’nin kör noktaları birer birer aydınlanmaya başlayana kadar... Sürdürülen yargılamalarda; Cumhurbaşkanlığı süreci ile ayyuka çıkan ve demokrasiyi ters şeride sokan e-muhtıra’nın neden verildiği ortaya çıkıyordu. Yargılamalarda sanıkların mevcut hükümeti silah zoru ile devirip anti-demokratik yollarla devlet idaresini ele geçirmeyi planladığı ve bu çerçevede Sarıkız, Ay Işığı, Yakamoz ve Eldiven kod adlı darbe planları hazırladığı ortaya çıkmıştır. Sadece muhtıranın dahi borsada 2 milyar dolarlık doğrudan bir kaybın yanısıra 3 milyar dolar da yabancı fonların gidişiyle yaşanan ekonomik zararı düşünüldüğünde, gerçekleşecek bir darbenin yaratacağı felaketler ortadadır.(4)

28 Nisan, hükümetin basın açıklaması ile demokrasinin kökleşmesi ve istikrarın sağlama alınması sağlanmıştır. Muasır medeniyetlere ulaşmak; darbelerin söz konusu dahi olmadığı demokrasinin tam manası ile oturduğu geleceğimizi silahların değil kalemlerin inşa ettiği bir bilinç ile ulaşılabilir. Tek tasfiyenin sandıklar olacağı gerçek bir parlamenter rejim ancak siyasi iktidarların buna inanması ile gerçekleşir. 28 Nisan duruşu ile bu inanç oluşmuş, millete aksetmiş, cuntacı kesim yerini salt çoğunluğun kararına bırakmıştır. Bu çoğunluk ise sandıklarda vücut bulmuştur. Bundan sonra da bulması, ülkemizin geleceğinin bir daha asla kışlalardan verilecek kararlara bağlanmaması için millet olarak demokrasiye olan inancımızı kaybetmememiz gerekir.


Dipnotlar

(1)   : 17 Kasım 2012 tarihinde Büyükanıt:  ‘‘Ben yazdım... Bu bildirinin hazırlanmasında genelkurmay başkanı olarak yetkimi kullandım. Bu bildirinin yayınlanacağından o zamanki kuvvet komutanlarına ve jandarma genel komutanına bilgi vermedim. Onları bu işin içine katmak istemedim... Silahlı kuvvetlerin, özellikle laiklik konusundaki hassasiyetini toplumla paylaşma ihtiyacını duydum çünkü bazı konular bizi rahatsız etti. Bunları duyurmak istedik. 27 Nisan bildirisinin temeli budur’’ demiştir.
(2)   Pretoryen tabiri, antik roma ‘da konsüllerin etrafında oluşan koruma birlikleridir. Pretuar alan komutan çadırının etrafındaki alana işaret eder ve o alana girmek yasaktır. Roma’da önemli ilkelerden bir tanesi senatonun alanına kimsenin girememesiydi. Bir müddet sonra bu pretuar güçlere hassa birlikleri oldukları için senatonun kutsal alanına girme izni verildi. M.S. 2. y.y. da ise pretuar güçler güçlü birlikler haline geldiler. Böylelikle proteryen güçler imparatoru deviren yerine imparator seçen bir zümre haline geldiler. Proteryen güç kavramı modern siyaset biliminde seçilerek gelmeyen kendini iktidarın doğal sahibi olarak gören bunu darbeyle, entrikalarla sürdürmeye kararlı bir çevreyi betimlemek için kullanılmaktadır.
(3)   Dönemin Meclis Başkanı Bülent Arınç, katılmış olduğu bir ödül töreninde seçilecek cumhurbaşkanını ‘‘sivil, dindar ve demokrat’’ olarak tanımlamıştır.
(4)   TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma 28 Şubat Alt Komisyonu Başkanı Yaşar Karayel 2007 e-muhtırasının Türkiye’ye zararının 5 milyar dolar olduğunu açıklamıştır.

Emre SARP, SDE Stajyeri


8 Nisan 2014 Salı

Kılıçdaroğlu'na saldırı Bekir Bozdağ olayını hatırlattı

Grup toplantısı öncesi CHP salonuna hareket eden Kılıçdaroğlu'na yapılan çirkin saldırı, 8 ay önce Bekir Bozdağ'a saldırı sonrası yaşananları hatırlattı. 

 08.04.2014 - 15:55
 Kılıçdaroğlu'na saldırı Bekir Bozdağ olayını hatırlattı
CHP lideri Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısına katılmak üzere grup salonuna doğru hareket ettiği sırada bir saldırıya uğradı.

KILIÇDAROĞLU'NA YUMRUKLU SALDIRI
28 yaşındaki saldırgan, Kılıçdaroğlu'nun yolunu keserek kendisine 2 kere yumruk attı. Saldırı sonrası Kılıçdaroğlu'nun sol gözünde biraz şişlik meydana geldi.

BEKİR BOZDAĞ'A SALDIRI OLMUŞTU
Kılıçdaroğlu'na yapılan saldırı ister istemez 8 ay önce Başbakan Yardımcısı olan Bekir Bozdağ'a yapılan saldırıyı hatırlattı. Bozdağ, Bektaş-ı Veli'yi anma törenlerinde önce kürsüde konuşurken yuhalandı, sonra da yumruklu saldırıya uğradı.

UMUT ORAN SALDIRGANA SARILMIŞTI
Bekir Bozdağ'a yapılan saldırı sonrası CHP'li Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran çok konuşulmuştu. Umut Oran, Bozdağ'a saldıran kişinin yanına giderek sarılmıştı.

"YUMRUKTAN DAHA FAZLA ACITTI"
Bekir Bozdağ da Umut Oran'ın bu hareketi sonrası "Umut Oran'ın şahsıma yumruk atan saldırgana sahip çıkması, yumruktan daha fazla acıtmıştır" demişti. Ensonhaber olarak Kılıçdaroğlu'na yapılan bu çirkin saldırıyı kınıyoruz ancak Umut Oran gibi "politikacıya saldıranlara sarılanların" da geçmişini asla silemeyeceğinin altını çiziyoruz.

***********

 http://www.hurriyet.com.tr/gundem/24537183.asp

CHP'li Umut Oran o saldırgana neden sarıldı

ANKARA
17 Ağustos 2013

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, dün Nevşehir'de katıldığı Hacı Bektaş-ı Veli'yi anma törenlerinde önce kürsüde konuşurken yuhalandı, sonra da yumruklu saldırıya uğradı. Bir anda arbede çıktı. Tansiyonu düşürmek için CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran da saldırgan Hüseyin Satı'nın yanına gitti. Sonrasında durum sakinleşse de sular durulmadı. AK Partili Bozdağ, Oran için “Neredeyse CHP’liler alnından öpecekti” dedi. Oran bu sözlere yazılı yanıt verdi: Olayın daha da büyümemesini sağladık...

CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran,  Hacıbektaş'ta Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'a saldırı ve sonrasında kendilerinin olayın büyümesini önleme girişimlerine dair yazılı bir açıklama yaptı.

 Nevşehir'de Bozdağ'a saldırı anında Umut Oran da durumu sakinleştirmek için olay yerinde

İŞTE KARE KARE UMUT ORAN'IN OLDUĞU O ANLAR

Umut Oran, "Biz orada vatandaşla polisin karşı karşıya gelmemesi için çalıştık, tansiyonu düşürdük. Daha sonra uçaktan iner inmez hemen Sayın Bekir Bozdağ’ı geçmiş olsun demek için aradım ancak kendisine ulaşamadım, makamından da bu saate kadar herhangi bir dönüş olmadı.  Bizler, asla şiddeti, fiziksel saldırıyı kabul edemeyiz. Kime yönelirse yönelsin, fiziksel saldırı, hukukun sustuğu, hakkın sustuğu bir alandır. Bizler “incinsen de incitme” anlayışına sahibiz. Sayın Bozdağ’a yönelik saldırıyı herkesten ve her şeyden çok da biz kınıyoruz. Ancak Sayın Bozdağ’ın “Neredeyse CHP’liler alnından öpecekti” şeklinde açıklama yapmasını da kınıyorum. Bırakın şiddet yapanın alnını öpmeyi, o kişinin alnını karışlarım, Sayın Bozdağ’ın bu sözü siyasi pozisyonu gereği söylediğini düşünüyorum" dedi.

Kılıçdaroğlu'na "Etro" gömlek, Pierre Cardin kravat...

“Halktan biriyim” sloganıyla yola çıkan ve Halka yakın olmak için kravat takmayan CHP’nin yeni liderinin kurultayda piyasada 495 TL’ye satılan İtalyan Etro marka gömlek giydiği ortaya çıktı. İlginç detay ilk olarak internetin paylaşım platformu Twitter’da yazıldı. Sanal alemde konuyla ilgili saatlerce hararetli tartışmalar yaşandı.

Ak Parti'den istifa eden Cemaatçi vekilden garip tweet

Hükümet ile Cemaat arasındaki gerginlikten sonra partiden istifa eden İstanbul milletvekili Muhammed Çetin, garip bir tweet attı. 07.04.2014 - 13:56



Muhammed Çetin ismini, Ak Parti'den istifa edene kadar kimse bilmiyordu. Cemaat'e yakınlığı ile bilinen Çetin, Ak Parti'den istifa ederek adını duyurdu. Sonrasında ise THY ile yaşadığı uçak krizi ile bir kez daha gündeme geldi.

Ak Parti'den istifa eden Cemaatçi vekilden garip tweet

7 Nisan 2014 Pazartesi

30 Mart gecesi CHP Genel Merkezi böyleydi

30 Mart gecesi CHP Genel Merkezi böyleydi

Seçimlerin ardından 1 haftayı geride bıraktık ancak AK Partililer ile CHP'li seçmenlerin sosyal medyadaki fotoğraf savaşları da devam ediyor.

30 Mart gecesi CHP Genel Merkezi böyleydi

Ak Parti'nin yüzde 45 oyla ezici bir üstünlükle çıktığı 30 Mart yerel seçimlerinin yankıları devam ediyor.

Twitter'DA SEÇİM KAVGASI SÜRÜYOR

 

6 Nisan 2014 Pazar

GAF'MAN KEMAL-59

Kemal Kılıçdaroğlu; Önder Sav'ın islami kişi ve değerlere yaptığı hakaretleri savunmaya çalışıyor. Kemal Kılıçdaroğlu; "-Sayın Sav bir espri yapıyor." diyor ve veöğrenciler tarafından yuhalanıyor...


4 Nisan 2014 Cuma

CHP'nin içinde gerçekleri görebilen gözler de varmış !

CHP'nin simge isimlerinden Şahin Mengü: Dibe vurduk dibe!

CHP'nin simge isimlerinden Şahin Mengü: Dibe vurduk dibe! Kılıçdaroğlu'nu eleştiren Mengü, “Siz siz olun, büyük lokma yiyin, yüzde 40 almazsam istifa ederim diye büyük laf etmeyin” dedi.


3 Nisan 2014 Perşembe

Ne puştluk biliyorsan yap.

19 Mart akşamı Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuk olduğu programın reklam arası görüntüleri internet sitelerinde yayınlandı. Nahit Duru, Kılıçdaroğlu'na yeterince yer vermediği gerekçesiyle Doğan Grubu için "puşt." diye hakaret ederken, Kılıçdaroğlu bu sözleri "Tabii tabii" diyerek onaylıyor. Duru, aynı görüntülerde Mehmet Haberal'ın kendisine AK Parti'nin Ankara, İstanbul, İzmir ve Adana gibi illerde oyunu azaltmak için her yola başvurma talimatını verdiğini ifade ediyor.

Yandan değil candan çalışsaydınız böyle ağlamazdınız işte !

Sarıgül gözyaşları ile veda etti...




CHP, Açık oy, Gizli Tasnif...

CHP'nin tek başına iktidar olduğu dönem olan 1946 seçimleri Açık oy gizli sayım ilkesine göre 21 Temmuz 1946 gerçekleştirilen seçimlere CHP ve Demokrat Partinin dışındaki Çiftçi ve Köylü Partisi, Türkiye Sosyal Demokrat Partisi, Türkiye Sosyalist Partisi gibi partiler katıldı.


Taraf yazarı Baransu'dan inanılmaz provokasyon

AK Parti'nin zaferini hazmedemeyen Mehmet Baransu seçim sonuçlarına şaibe bulaştırmak için her yolu deniyor.

Taraf yazarı Baransu'dan inanılmaz provokasyon
Mehmet Baransu'nun bu seferki yalanı yenilir yutulur cinsten değil. Baransu, Twitter'da AK Parti'nin zaferiyle sonuçlananÜsküdar'daki bir sandıkta hile yapıldığını iddia edip, hiçbir belge, dayanak sunmadan Gülen terör örgütünün "seçim hilesi provokasyonu"na uygun biçimde ortalığı karıştırmaya kalkıştı.

2 Nisan 2014 Çarşamba

Bakalım altından ne çıkacak?

Antalya Büyükşehir Belediyesi'nin Boğaçayı'ndaki tesisinde belediyeye ait evrakların yakıldığı iddiasıyla polis ve jandarma baskın yaptı.Seçimi kazanan Ak Parti adayı Menderes Türel ve partililer polis ve jandarmanın birlikte yapmış olduğu evrakların yakılmaya çalışıldığı alanda basın mensuplarına açıklama yaptı.


Gezi'ci medyanın bu kumpasları da bir işe yaramadı...

Medyanın-Basının bağımsız olmasından çok, tarafsız olmasından çok; doğru haber verip vermediği çok önemlidir. Medya-Basın  doğru haber vermedikten sonra; tarafsız olsa ne olur, bağımsız olsa ne olur?
İşte size bir örnek...

Sözcü Gazetesinin ve Gazeteport haber portalının 23.Şubat.2014 tarihinde vermiş olduğu şu habere bir göz atalım...
Haber aşağıdaki gibi...
25 Aralık soruşturmasında adı geçen işadamı Mustafa Latif Topbaş, Urla’daki villaların arazisini 35 yıl önce aldığını ve aynı yıl inşaata başladıklarını ifade etmişti. Ancak Google Earth’deki birkaç yıl önceki görüntülerde arazi üzerinde inşaat görünmüyor.
 Sayfalarında resim olarak da aşağıdaki resmi veriyorlar...


Aşağıdaki görüntü Mustafa Latif Topbaş'ın 35 yıldır sahip olduğum dediği arazinin googlemaps'deki şimdiki görüntüsü..

Daha Büyük Görüntüle

Peki Sözcü Gazetesi ile GazetePort'un verdiği resimdeki yer, gerçekten Mustafa Latif Topbaş'ın 35 yıldır sahip olduğum dediği arazi mi?
Hayır değil !!!
Peki neresi?
İşte aşağıda googlemaps'de görebileceğiniz bir başka koy, esas koyun bir miktar doğusunda kalan bir başka koy. Sözcü ve GazetePort'un 1 yıl önceki dediği koyun Googlemaps'deki şu andaki görüntüsü... Yani o koy; birkaç yıl önceki dediği resimdeki gibi aynen duruyor.. Hem de şu an da...

Daha Büyük Görüntüle

Sözün kısası Sözcü Gazetesi ile GazetePort; şu anda sahilinde inşa edilmiş villalar bulunmayan bir başka koyun uydu görüntü resmini, Mustafa Latif  Topbaş'ın 35 yıldır sahip olduğum dediği arazinin, güya 1 yıl önceki uydu görüntüsü diye okuyucularaına sunuyor ve böylece yalan ve provakatif bir habere imza atıyorlar...


Daha Büyük Görüntüle
Burada da iki koyu da tek bir uydu görüntüsü ile görmektesiniz...


Peki bu gazetelerde kimler çalışıyor bir bakalım....
  • Uğur Dündar,
  • Emin Çölaşan,
  • Bekir Coşkun,
  • Soner Yalçın,
  • Saygı Öztürk,
  • Rahmi Turan,
  • Mehmet Türker,
  • Necati Doğru,
  • Ayşe Özgün,
  • Yavuz Semerci
Şimdi,  bir soru sorarak yazımızı bitirelim;
Şimdi bu haber kurumlarının bu yayın politikalarını gördükten sonra yukarıdaki yazarlarımızın yazdığı yazılar, paylaştığı haberler,TV'lerde hazırlayıp sunduğu programlar ne kadar inandırıcı olabilirler?


**************************


Bu yazıyı görünce mutlaka değiştirebilirler, değiştirmeden aşağıdaki linklerden bu sayfalara ulaşabilirsiniz.
http://sozcu.com.tr/2014/gundem/google-earth-topbasi-yalanladi-456559/



http://www.gazeteport.com.tr/haber/161359/topbasa-googledan-yalanlama



Kim ağladı Sayın Uğur Dündar?


"Bu anket Başbakan’ı gerçekten ağlatacak!.."
Uğur Dündar'ın 28 Ağustos 2013 tarihinde Sözcü Gazetesindeki köşesinden alınmış makalenin başlığı bu.
Bu anket Başbakan’ı gerçekten ağlatacak!..
Uğur Dündar buna benzer anket sonuçlarını seçime kadar defalarca köşesinden okuyucularına duyurdu.

Bu yazıda dikkat çeken satırlar şunlar;
-"Gezici Araştırma Şirketi"nin ağustos ayı anketi, AKP’yi şoke edecek sonuçlar yansıttı.
-Bu rakam da -böyle giderse- AKP’nin yerel seçimlerde büyük yenilgiye uğrayacağını gösteriyor.
-AKP’den kopan kadın oylarının büyük kısmını CHP alıyor. Kopan kadın oylarının geçiş sebebi sorulduğunda ise “Öncelikle yaşam tarzıma müdahale” cevabı alınıyor.
-Vs.vs vs... 

Şimdi aklıma bir atasözü geldi; "Klavuzu karga olanın... "
Bu söz hem Uğur Dündar'a, hem de Dündar'ın okuyucularına!


***
Uğur Dündar
Yazarı takip et!
28 Ağustos 2013

Diğer Yazıları
Gezici Araştırma Şirketi’nin ağustos ayı anketi, AKP’yi şoke edecek sonuçlar yansıttı. Anket, Başbakan Erdoğan’ın ısrarla “Oyumuz yüzde 50”nin üzerinde. Yaptırdığımız son kamuoyu yoklamasında oy oranımız yüzde 51 çıktı” şeklindeki açıklamalarının gerçeği yansıtmadığını ortaya koyuyor. Gezici’nin araştırmasına göre, AKP’nin gerçek oyu, yandaş şirketlere yaptırılan anketlerle halkın beynine yerleştirilmek istenilen oranın 10 puan altında. Yani yüzde 41.2…
İşte “Milletvekili Genel Seçimleri bugün yapılsa hangi partiye oy verirsiniz?” sorusuna halkın cevabı:

Tabloya bakıldığında AKP’nin oylarının bir bölümünün MHP ve CHP’ye kaydığı, BDP’nin genel seçimlerde baraj sorunu yaşamayacağı görülüyor. AKP’nin oy kayıplarının İç Anadolu, Akdeniz ve Marmara bölgelerinde daha fazla olduğu gözleniyor. Batı Karadeniz bölgesinde de ciddi oy kaymaları var.
* * *
AKP’yi hayal kırıklığına uğratacak asıl rakamlar, yerel seçimlerle ilgili… Zira “Bu hafta bir yerel seçim yapılsa yani bu pazar sandığa gitseniz, oyunuzu kime, hangi partiye verirsiniz?” sorusuna “AKP’ye veririm” diyenlerin oranı yüzde 34’e kadar düşmüş durumda. Bu rakam da -böyle giderse- AKP’nin yerel seçimlerde büyük yenilgiye uğrayacağını gösteriyor.

Araştırma sonuçlarına göre yerel seçimlerde AKP’nin Akdeniz Bölgesi’nde büyükşehir belediyesi kazanması mümkün görünmüyor.
Buna karşılık CHP’nin Marmara ve Batı Karadeniz oylarında ciddi artışlar olduğu dikkat çekiyor. MHP ise İç Anadolu ile Doğu Akdeniz’de oy oranlarını artırıyor. AKP kimlerden oy kaybediyor diye bakıldığında 8-27 yaş arası gençlerin büyük bölümünün MHP’ye kaydığı görülüyor.
Anketteki önemli tespitlerden biri de AKP’ye oy veren kadınların yüzde 9’unun “Bir daha bu partiye oy vermeyeceğim” diyerek diğer partilere gidiyor olmaları… AKP’den kopan kadın oylarının büyük kısmını CHP alıyor. Kopan kadın oylarının geçiş sebebi sorulduğunda ise “Öncelikle yaşam tarzıma müdahale” cevabı alınıyor. Erkekler de ekonomik koşulların kötüleşmesi (vatandaş geçinemiyorum demekte) nedeniyle oy vermeyeceğini söylüyor. Diğer kopuş sebepleri ise Suriye-Türkiye gerginliği, PKK ve İmralı ile yapılan görüşmelerden duyulan rahatsızlıklar.
* * *
Ankette “AKP Hükümeti’nin giderek daha otoriterleştiğini/baskıcı olduğunu mu, yoksa demokratikleştiğini mi düşünüyorsunuz?” sorusu da yöneltilmiş. İşte bu soruya verilen cevaplar:
“Evet otoriterleştiğini düşünüyorum” diyenlerin oranı yüzde 64,5’i buluyor.
“Hayır, demokratikleşiyor” diyenlerin oranı ise yüzde 35.5’te kalıyor.
Bu soruya verilen cevaplarda en dikkat çekici husus, AKP’ye oy veren seçmenin yüzde 23.5’inin de partisinin otoriterleştiğini kabul etmesi!
* * *
Gezici Araştırma Şirketi, ağustos ayı anketinde deneklere “Sizce Türkiye’de hükümet tarafından medyaya planlı bir baskı uygulanıyor mu?” sorusu da yöneltilmiş. Bu soruya halkın yüzde 62.6’sı “Evet, Türkiye’de hükümet tarafından medyaya planlı bir baskı uygulanıyor” cevabını vermiş. “Hayır” diyenlerin oranı ise yüzde 24.9’da kalmış. “Cevap yok, fikrim yok” diyenlerin oranı ise yüzde 12.5…
* * *
Anketteki ilginç sorulardan biri de “Hükümetin son dönemde Batı’ya sırtını döndüğü ve Ortadoğu ülkelerine yakınlaştığı yönünde eleştiriler var. Siz bu eleştirilere katılıyor musunuz? Sizce Türkiye Batı’ya sırtını döndü mü?”
Soruya verilen cevaplar da ilginç:
Halkın yüzde 63.1’i, Başbakan Erdoğan’ın sırtını Batı’ya döndüğü görüşünde. “Hayır, dönmedi” diyenlerin oranı ise yüzde 36.9…
* * *
Ankette “Sizce Ergenekon dava sürecinde herşey hukuka uygunluk içinde işledi mi?” sorusu da unutulmamış. Cevaplar yine ilginç:
“Evet işledi” diyenlerin oranı yüzde 46.2’de kalırken, “Hayır, işlemedi” diyenler, yüzde 53.8’lik bir toplum kesimini oluşturmuş.
Bu sonucun en önemli yanı, yargıya duyulan güven konusunda toplumda derin bir bölünmenin oluştuğunu göstermesi.
Bir başka dikkat çekici veri ise üniversite mezunlarının yüzde 58.7’sinin “Davada süreç, hukuka uygun işlemedi” görüşünde olması…
* * *
Anketin en çarpıcı sorularından biri ise “Ergenekon davası kapsamında müebbet hapis cezasına çarptırılan Genelkurmay eski Başkanı Org. İlker Başbuğ’un ceza almasını nasıl yorumluyorsunuz?” sorusu…
Bu soruya halkın yüzde 67.8’i, “Kararı yanlış buluyorum” cevabını vermiş.
* * *
Anketten çıkan düşündürücü sonuçlar, bunlarla sınırlı değil. İşte birkaç önemli tablo daha:
SORU: “Başbakan Tayyip Erdoğan’a ‘sert ve tek adam’lık eleştirileri yapılıyor. Siz aşağıdaki görüşlerden hangisine katılıyorsunuz?”

Ankete göre AKP seçmeninin yüzde 45.6’sı, Başbakan’ı daha hoşgörülü ve uzlaşmacı bir çizgide görmeyi istiyor.
* * *
SORU: “İçkiye getirilen kısıtlama sizce alkollü içeceklerle mücadele mi yoksa halkın yaşam biçimine müdahale midir?”

Ankete göre Türkiye’de vatandaşların yüzde 33.4’ü alkollü içki tüketiyor. AKP’lilerin ise yüzde 26’sı alkollü içki kullanıyor.
* * *
SORU: “Türkiye’nin Suriye konusundaki dış politikasını ve uygulamalarını doğru buluyor musunuz?”

Bu soruya verilen cevaplardan çıkan çarpıcı sonuç ise AKP seçmeninin yüzde 38.6 gibi önemli bir bölümünün, partisinin Suriye politikasını olumsuz buluyor olması…
* * *
Sırada ezber bozacak bir başka tablo var.
SORU: “MİT’in, Abdullah Öcalan ile PKK konusunda görüşmesini (muhatap almasını) onaylıyor musunuz?”

AKP seçmeninin yüzde 48,6’sı “Hayır” diyor. Bu arada BDP seçmeninin yüzde 8’inin de “Hayır” cevabını verdiği dikkat çekiyor.
* * *
SORU: “Hükümetin sergilediği yaklaşımlarla ‘Kürt Sorunu’nu çözebileceğine inanıyor musunuz?”

AKP seçmeninin yüzde 29.6’sı soruya “Hayır” cevabını veriyor. BDP seçmeninin cevabı ise çok daha çarpıcı: Yüzde 74 oranında “Hayır!”
* * *
SORU: “Türkiye’nin bölünmesiyle ilgili bir endişeniz var mı?”

Araştırma Merkezi Başkanı Murat Gezici’ye göre halkın genelinde bölünme endişesi bulunuyor. Toplumun yüzde 68.1’i, bu korkuyu yaşıyor. 2 ay önceki oran yüzde 64 iken şimdi yüzde 68.1’i bulmuş durumda. Murat Gezici, bu endişenin yerel seçimlerde AKP’ye büyük oy kayıpları yaşatabileceği görüşünde. Zira AKP seçmeninin yüzde 34’ü Türkiye’nin bölünmesinden korkuyor.
* * *
SORU: “Sizce Türkiye eyalet sistemine dönmeli mi, yoksa mevcut sistemde mi kalmalı?”

* * *
SORU: PKK’nın silah bırakarak sınır dışına çıkacağına inanıyor musunuz?

AKP’ye oy verenlerin yüzde 49’u, BDP ye oy verenlerin yüzde 75’i PKK’nın silah bırakacağına inanmıyor.
* * *
SORU: “Türkiye başkanlık sistemine geçmeli midir?”

AKP seçmeninin yüzde 73’ü, BDP seçmeninin yüzde 65’i, CHP seçmeninin yüzde 82’si ve MHP seçmeninin yüzde 92’si başkanlık sistemine karşı.
* * *
SORU: “Türkiye başkanlık sistemine geçtiği takdirde bu sistem tek adamlığa ve otoriter yönetime (diktatörlüğe) fırsat verir mi?”

AKP seçmeninin yüzde 73’ü başkanlık sisteminin otoriter yönetime dönüşeceği görüşünde.
* * *
SORU: “Hükümetin insanların yaşam biçimine ve tercihlerine müdahalesinin arttığını düşünüyor musunuz?”

* * *
Sevgili okurlarım,
Başbakan Erdoğan’ın keyfini çok kaçıracağı anlaşılan anketi, sosyal medyada paylaşılan bir fıkrayla noktalayalım.
Hikaye bu ya, Başbakan günün birinde dünyanın en büyük futbol kulübü Real Madrid’e başkan olmuş.
Bir ay sonra Real Madrid, “Real” ve “Madrid” diye iki kulübe bölünmüş!..
Araştırmanın künyesi
An­ket 17-18 Ağus­tos 2013 ta­rih­le­rin­de, TÜ­İK ve­ri­le­ri­ne gö­re Tür­ki­ye­’nin 7 coğ­ra­fi böl­ge­sin­de, 36 il ve 192 il­çe ile bun­la­ra bağ­lı 210 ma­hal­le ve köy­de, 18 yaş ve üs­tü seç­men nü­fu­su­nu tem­sil eden 2.639’u ka­dın ve 2.639’u er­kek top­lam 5.278 ka­tı­lım­cıy­la, ha­ne­de yüz yü­ze gö­rüş­me me­to­duy­la ya­pıl­mış­tır. Araş­tır­ma­nın ha­ta pa­yı gü­ven sı­nır­la­rı içe­ri­sin­de ± % 1,2’dir.
Ça­lış­ma­nın yü­rü­tül­dü­ğü 36 il şöy­le­dir;
Ada­na, Af­yon, An­ka­ra, An­tal­ya, Ay­dın, Bat­man, Bo­lu, Bur­sa, Ba­lı­ke­sir, Bin­göl, Ça­nak­ka­le, Ço­rum, De­niz­li, Di­yar­ba­kır, Edir­ne, Es­ki­şe­hir, Er­zu­rum, Ga­zi­an­tep, Ha­tay, İçel, İs­tan­bul, İz­mir, Kay­se­ri, Ko­ca­eli, Kah­ra­man­ma­raş, Kon­ya, Ma­lat­ya, Ma­ni­sa, Mar­din, Or­du, Sa­kar­ya, Sam­sun, Trab­zon, Van, Ya­lo­va ve Zon­gul­dak…


http://sozcu.com.tr/2013/yazarlar/ugur-dundar/bu-anket-basbakani-gercekten-aglatacak-362019/